Yenikapı-Hacıosman metro hattını kullanırken.
Kırılma noktası “Karmaşanın zirvesidir” desem olur sanırım. Hissedeceğin ne varsa hepsini aynı anda hisseder ve çok net şekilde ayrıştırırsın. Sonra dışarı çıkar bir bakarsın ortaya çıkan tabloya. Kendine de dışarıdan bakarsın bu sırada. Bütün hayatını kristal bir küreye sığdırmış ve o kürenin üzerindeki bir delikten içeri bakıyormuşsun gibi… Kürenin içinde birçok oda ve herbirinde şimdiki hayatının farklı bölümleri. Kendi duruşunu da görürsün, çevrene yaşattıklarını ve onlardan aldıklarını da; iyi veya kötü… Sonuçta da seni mutsuz edenleri, sana sıkıntı verenleri ayıklayıp atarsın. Hem çevrene dair, hem kendine dair… Her anlamda tam olarak reset noktası diyemesek de yeni bir başlangıçtır kendine ve dünyaya. Beynini yeniden programlarsın, kendini ve mutluluğunu daha ciddiye alırsın. Gün geçtikçe gençleşirsin, daha iyi bir anne olursun, daha güzel ve daha sağlıklı olursun,… gibi… Özetle yaşamının önceliklerini ve önemlilerini dank ettirirsin kafana çok sert bir şekilde ve adımlarını daha bir ona göre atarsın. Daha çok eğlenirsin, daha çok gülersin, düşüncelerin olgunlaşırken bakışların ve ruhun gençleşir.
Yerimizde saymaya başladığımızı hissetiğimiz her an. Sadece kendimize dair kaygısal bir tespitle farkedilmiş bir duraklama noktası değil bahsettiğim. Hem kendimize hem yakın çevremize dair çoğu kez kendiliğinden yapılan küçük değerlendirmelerle varılan bir sonuç bu yerinde sayma durumu veya hissi. His diyorum çünkü bazen herşey içsel ve dışsal bakışlarla çok yolunda görünüyorken yine de yerinde sayıyormuş hissine kapılabiliyor insan. Bunu farkettiğimizde tek başımıza en objektif halimizle yeni bir durum değerlendirmesi yaptığımızda herşey yoluna girebilir; dönüşebiliriz, dönüştürebiliriz. Ancak aynı tek başınalıkla daha da içinden çıkılmaz, daha kaygısal, ümitsiz ve depresif bir ruha da dönüşebiliriz. Her durumda konuşmak, paylaşmak önemli; iletişimde olmak önemli. more…
Eski kadınları arıyorum – duygusal ve cesur eski kadınları…
Bitpazarlarını, tozlu ve nemli ahşap kokan antikacıları, yüzlerce yıllık şehirleri, eski binaları, eserlerine hayran olduğum kişilerin bir zamanlar yaşamış oldukları evleri, müzeleri gezmeyi seviyorum. Yüzyıllık, üstü deri kaplı, ceviz bir yazı masasının arkasına geçiyorum ve üzeri yer yer çizik, ahşabı soluk ve cilası yitik masanın üstünden elimi usulca geçiriyorum. Gözlerimi kapatıp, bu masada, en büyük aşkını, en zarif mısralarla, tüy kalem ve kurutma mürekkep düzeninde kâğıda dökmüş, gizli saklı bir kadın şairi düşlüyorum, içim akıyor. Veya yüzlerce yıllık bir tarihi eserin içinde gezinirken, bu taş koridorlardan, elinde şamdanı, uzun, saten ve dantel eteğini sürüyerek geçip giden bir saray kadınını düşünüyorum. Sonra eski şarkıları dinliyorum cızırtılı kayıtlardan – artık kullanılmayan sözcüklerle ifade edilmiş eski aşkları, zarif ve içten duyguların dile geldiği melodileri sanki içime katarcasına dinliyorum ve derinimde neye, kime ait olduğunu anlayamadığım bir özlem beliriyor. Eski, güçlü kadınları arıyorum… more…
Zamanın hızla akıp gidişine ters atıfta bulunmak için kullanılmış, geriye doğru işleyen bir saatin periyodik sesi değil tabii ki bahis konusu taktik. Türk Dil Kurumu’na göre gerçek anlamıyla “türlü savaş araçlarını, belli bir sonuca ulaşmak amacıyla etkili biçimde birleştirerek ve kullanarak kara, deniz veya hava savaşını yönetme sanatı”nı, mecaz anlamına bakılırsa da “istenen sonuca ulaşmak amacıyla izlenen yol ve kullanılan yöntemlerin tümü”nü ifade ediyor. Basit bir değerlendirmeyle mücadele yönetimi ve sonuca götüren yollar şeklinde özetlenebilir.
Hangi anlamıyla olursa olsun, yaşamdaki ve ilişkilerdeki kullanım alanlarını kabaca düşündüğümde, ortaya çıkan tablo birazcık iç burkuyor gibi. Özellikle popülaritesi ve rating’i yüksek olan ortamlarda alenen verilen ilişki yürütme taktikleri bir türlü kabul edemediklerim arasında. Taktikleri kabul etmediğim gibi bu akıl verme şeklini de kabul etmiyorum zaten. Bu derin düşüncelerimi ilgili kişi ve ortamlara bildirsem vazgeçerler mi acaba?
Ben, en çok ilişkiler konusundaki taktiklere takılıyorum aslında. Sevgiliyi evliliğe ikna etme taktikleri, kocayı elde tutma taktikleri, kıskançlığı mazur gösterme taktikleri, sabah okula giden çocuğun hazırlanmasını hep aynı eşe paslama taktikleri, en seksi olma taktikleri, ütü ve yemek yapmama taktikleri, mülâkat geçme taktikleri, kız tavlama taktikleri… Abartılı ve/veya gerçekçi yaklaşımlarla örnekler çoğaltılabilir.
Döndüm demiştim ama dönememişim. Döneceğim zannedip erken konuşmuşum. Yüzüp yüzüp kuyruğuna geldiğim bir süreç ve öncesinde geçen neredeyse pause’lanmış ve aynı zamanda da çok yoğun ve hareketli geçen günler, haftalar ve aylar. Hayatımın en bomboş ve en hareketli yazını yaşıyorum aynı anda. Dışarıdan bakıldığında görünen tablo bu, içeriden bakıldığında da çok farklı değil aslında. Hem dışarıda hem içeride neler olacak bimiyorum, tahmin edemiyorum; merak ediyor muyum? Dışarıdakileri; evet, merakla bekliyorum ama içeridekiler kendi sürprizleriyle gelecek. Umarım güzel sürprizlerdir…