Karay Türkleri ve Kıbın… Eminim hatırlayanlarınız vardır. Yıl 1994 – 1995 civarıydı. Discovery Channel’da sıkça karşımıza çıkan ve nedense her defasında aynı dikkatle izlediğim bir mini belgesel. Görüntülerde “anam ulusumuzun aşamagın pişirir” diye anlatan, Diana Lavrinovich… Dönemin Kıbın’la özdeşleşmiş ünlü kişisi. Annesi Kıbın yapar, o da nasıl yapıldığını ve hikayelerini anlatırdı. Kıbın nedir, kimler yapar, nelerden yapılır, kökeni nedir; çok kişi ezbere bilirdi o zaman. Kendinizi konuya tamamen hakim olmuş hisseder ve karşı konulmaz bir kıbın yapma isteği duyardınız. Bize çok tanıdık gelen bir tarif aslında, mantıya benzeyen bir lezzeti var gibi. Onca yıl geçmiş olmasına rağmen hala bu kadar net hatırlıyor ve hala aynı şekilde yapma isteği duyuyorsam ilk fırsatta zaman ayırıp yapmak lazım… Siz de denemek isterseniz, tarif burada… Mantı gibi haşlanarak pişiriliyor ama ben pek de bilir kişi olmayarak fırında nasıl olacağını da merak ettim, sonucu size de yazarım.
Archive for the Category » Gurme «
Kurabiye kokan evleri severim; o evde sıcak bir yaşam olduğunu hissettirir bana, tam aksi de olsa. Yemek kokusundan kaçarım ama akşamları eve döndüğümde başka dairelerden sızan yemek kokuları içimi ısıtır. Yaşam ve zevk göstergesidir hepsi benim için. Patlamış mısır sevmem ama kokusunu hissetmeyi severim; eğlenceli bir kokudur çünkü. Her koku, kendi zihnimizde yarattığımız bir hikayenin fonunda yer alan, aromatik bir karışım gibi geliyor bana. Gerçekliğinden asla emin olamayacağım gerçekçi hikayeler…
Kuru incir sevmek de varmış hayatta; hem de incir sevmezken… Daha önce tatma zahmetine bile katlanmayarak her türlü şansı esirgemiştim kendisinden. Geçenlerde yardım edeceğim eğlenceli bir projede görsel amaçlı kullanılmak üzere dört adet kuru incir geçti elime. “Bu iş için üç tane de yeter ve ayağıma kadar gelmişken tatmak lazım, yıllarca süren önyargıyı kırmanın tam zamanı” diyerek en samimi ve nötr halimle küçük bir ısırık aldım. Fena değilmiş, devam ettim; güzel gibi… Tamamını bitirdikten sonra sonuç: Çoook güzelmiş. Yakınlaşmamızın yeri ve zamanı o gün ve orasıymış: Bir alışveriş merkezindeki bir cafe. Yanındaki şekersiz çayla da ayrıca güzel geldi bana. Uygun bir beyaz şarapla da denemeliyim. Alışveriş algıma dahil etmeyi atlamışım ama. Proje bitti ve kullanılan malzemeler sürpriz bir şekilde bana döndü. İncirler yine bana geldiler tüm güzellikleriyle. İki tanesini az önce şekersiz kahveyle birlikte tekrar değerlendirdim. Sonuç ilk denemedeki ile aynı. Olayın bilimsel bir yanı da var sanki. Bundan emin olmak için aynı koşullardaki denemelere devam etmeliyim; kahve yerine çay olmalıymış. Ya da paralel yürüyen fakat kendi içinde istikrarı olan farklı koşulları mı gözlemlesem? Sonlarda oluşturduğum gereksiz dağınıklığı da toparlayacak olursam kuru incir lezzetini çok sevdim. Taze incire de bir şans daha vermeliyim. İncir tatlısının hala bir şansı yok gibi… Bu arada incirin besin değerleri, kalorisi ve sağlığa yararlı etkileriyle ilgilenmiyorum. Kendisi benim için yalnızca keyif verici bir lezzettir.